GİTMEK Mİ ZOR KALMAK MI? – P*RK
Geçen Cumartesi yolumuz Karaköy’de bulunan İkincikat tiyatro’ya düştü. İzleyeceğimiz oyunun adı P*rk. Senaristliğini ve yönetmenliğini Sami Berat Marçalı’nın yaptığı oyunda Barış Gönenen (Can), Uğur Uzunel(Deniz) ve Heves Duygu Tüzün (Tuğçe) rol alıyor.Oyun gitmekle kalmak arasında bir yerlere sıkışmak üzerine kurulu. Bunu da bizim kuşağın, yani Y kuşağının en büyük imtihanı olan Gezi Parkı olayları üzerinden ele alıyor.
Can ve Deniz, başlarda sadece ortamı görmeye gelen, olayların ciddiyetinden bihaber şekilde davranan iki yakın arkadaş olarak karşımıza çıkıyor. Parkta tanıştıkları, Londra’dan gelen, tezini bu tip olaylar üzerine yazan ve de Gezi’yi duyunca atlayıp gelen Tuğçe belki de farkında olmadan onların hem çözümü hem de çözümsüzlüğü olacak kişi. Yavaş yavaş içine girdikleri mücadelenin kendilerine zarar vermesi sonucu, Can ile olaylarda gözünü kaybeden Deniz “bu memleket bitmiş“ diyerek bugün birçok gencin yapmak istediği şeyi yaparak Londra’ya kaçıyor. Esas sorgulama da buradan sonra başlıyor zaten. Başlarda kendilerini “özgür” zannederken, aslında özgür ve huzurlu olmadıklarını anlamaları çok uzun sürmüyor. Tutundukları tek dal olan, Tuğçe’nin tezi de ortada kalmayınca kendilerini kaçtıkları şeyle yüzleşirken buluyorlar: Nereye gidersen git, gittiğin her yere kendin ve yaşanmışlıklarınla gelirsin!
Oyun geçmişe dönüşlerle beraber yol alarak seyircinin parçaları birleştirmesini hedeflemiş. Oyun, klasik bir gezi sorgusu veya güzellemesi üzerine kurulu değil. Aslında, onu bir araç olarak kullanarak, belli bir ideolojisi olmayan hatta ideolojisizliği ilke edinerek sisteme karşı çıkan genç kuşağın çelişkilerini yansıtıyor. Oyunda ne için yaşadığımız sorulurken, esasen oyun boyunca sürekli çalan canım Beatles’ın “Across The Universe” şarkısı, “Çok teşekkürler Sayın Guru/ Hiçbir şey dünyamı değiştiremez” diyerek gereken cevabı veriyor. Yani büyük olaylar sonrası mutlu sonlar olmuyor ya da büyük değişiklikler. Sadece karmaşık bir döngüye giriliyor. Belki hep aynı şey gerçekleşiyor veya tuhaf bir sonla seni baş başa bırakıp sana bununla yaşaman gerektiğini söylüyor. Oyun bu anlamda seyircinin de kendine sorular sormasını sağlıyor.
Oyunculuklar anlamında, üç oyuncu da fena iş çıkarmamış. Ancak olması gerekenden daha vasat bir oyunculuk sergilenmiş sanki. Bunun nedeni belki de oyunun içeriğinden kaynaklıdır. Ancak zaman zaman seyirciyi kendinden uzaklaştırdığını söyleyebilirim. Ama Barış Gönenen’in izleyiciyi diri tutmak için çabaladığını ve bunda da kısmen başarılı olduğunu söyleyebilirim.
Kısaca yolunuz düşerse P*rk’ı, Y kuşağının özellikle de“bu memleketten gitmek lazım artık” diye düşünenlerin seyretmesini tavsiye ederim.
Bu arada P*rk 19 ve 26 Aralık’ta İkincikat Tiyatro’da gösterimde.
İkincikat : Karaköy Emekyemez Mah. Sarı Zeybek Sok. Demirci Fettah Çıkmazı No: 2 Kat: 2 BEYOĞLU / istanbul