Tanıtım

HAMLET GERİSİ SESSİZLİK hamlet

HAMLET: GERİSİ SESSİZLİK (THE REST IS SILENCE)

William Shakespeare’in eşsiz kurgusuyla ölümsüzleşen eseri Hamlet! Danimarka prensinin tragedyası, binlerce yoruma ve uyarlamaya konu olsa da, üzerinden ne kadar zaman geçerse geçsin her daim ilgiyle karşılanacak bir şaheser. Ülkemizde de çeşitli şekillerde sahnelenen (Hatırladığım en meşhur uyarlama, Kocaeli Şehir su’nda aslına uygun olarak tam 6 saat sahnelenen Tardu Flordun ve Serhat Tutumluer’in oynadığı haliydi) bu meşhur eser, geçen sene Londra’da Barbican Tiyatro’da Benedict Cumberbatch’ın müthiş oyunuyla sahnelenerek kapalı gişe oynamış ve büyük beğeniyle karşılanmıştı. İşte biz de  gezginnerede ile beraber, Hamlet’i tiyatro sahnesinde değil de beyazperdede izleme deneyimini yaşamak üzere Salon İKSV’ye doğru yola çıkıyoruz.

Beyazperde, bizi tiyatro havasından uzaklaştırmayacak şekilde seyircilerin görüntüleriyle dolu. Kendimi bir an luğumda TRT’de yayınlanan tiyatrolardan birini seyrediyormuş gibi hissederken buluyorum. Bu iyiye işaret perde, canım Hamlet’imizin Nat King Cole’un meşhur şarkılarından “Nature Boy” dinlediği sahneyle açılıyor. Daha ilk dakikada Cumberbatch mimikleriyle şarkı üzerinden olacakların mesajını veriyor. Oyunun biraz modernizasyona uğradığını ancak döneme ait havasını kaybetmediğini, Horatio’nun sahneye girişiyle fark ediyoruz. Aynı sadık ve saf Horatio, ama günümüz gençliğinin güzel bir yansıması adeta! Sonrasında yaşanan düğün sahnesi ile yapıma nasıl bir emek harcandığı gözler önüne seriliyor. Oldukça detaylı ve bir o kadar da özenilmiş dekorlar arasında olağanüstü bir tempoyla izliyorsunuz sahneleri. Sanki içindeymişsiniz ve Hamlet’in duygu geçişlerini onunla beraber yaşıyormuşsunuz gibi. Bu anlamda sahnedeki ışık oyunları da, geçişlerindeki hız ve estetik insanı büyülüyor. Ses sistemi çok başarılı ve ister istemez ‘Bunu kanlı canlı seyretsek nasıl olur acaba?” diye düşünüyorsunuz. Zaten oyun da böyle hızla uçup giden bir atmosferde ilerliyor.

hamlet hamlet

Sahneler böyle yüksek tempoda ilerlerken oyunculuklar arada kaybolmuyor. Oyunun lokomotifini Benedict Cumberbatch oluşturuyor ve 3 saatlik oyunun ilk 2 saatinin nasıl geçtiğini anlayamayacağınız bir performans liyor. Hikâyenin onun hikâyesi olmasının buna bir katkısı yok aslında. Esasen, Hamlet’in o paramparça olmuş ruhunu yansıtmadaki başarısı oyunu sürükleyici kılıyor. Hele deli taklidi yaptığı bölümlerde adeta parlıyor. Bana bir ejderhanın patlaması gibi gelen buhranlarında ise salt oyunu yaşamıyor, seyirciye de yaşatıyor. Boşuna değil, eleştirmenler tarafından bu performansıyla tam not alması.

Ayrıca, aralarda bir yerde gözüm Cumberbatch’in David Bowie tişörtüne takılıyor. Oyun Bowie’nin ölümünden önce sahnelense de, bilenler bilir Cumberbatch’in ona olan hayranlığını ve onu canlandırmak isteyişini. O nedenle Bowie’nin ölümünden sonra o tişörtle onu görmek anlamlı hale geliyor.

hamlet2 hamlet

Hamlet’in amcası Kral Claudius rolünde, kendisini Harry Potter Ölüm Yadigârlarından hatırladığımız Ciaran Hinds de övgüyü hak eden oyunculardan. Günahkâr olduğunun farkında olup bir o kadar da vakur olabilmek ve bunu yumuşak ses tonuyla yansıtabilmek büyük bir başarı. Ayrıca, karakterin kendi içinde hesaplaşma yaparken en ufak bir sendeleme göstermeyişini seyirciye çok iyi aktarmış.

Hamlet’in sevgilisi Ophelia rolündeki Sian Brooke’a ise değinmezsek olmaz. Ophelia, o kırılgan ve kendine güvensiz halleriyle bu kadar güzel anlatılabilirdi. Hamlet’in, annesinin yaptıklarından dolayı onu dolaylı olarak suçlaması (Bkz. “Siz kadınlar hep aynısınız!” tavrı) karşısında büründüğü o saflık ve karşılıksız sevgisini sunma çabası içinizi eziyor. Hele de babasının sevdiği adam tarafından öldürüldükten sonraki delirmiş hali, büsbütün acıtıyor. Sahneye girip yardım etmek istiyorsunuz sanki! Bu arada Ophelia’nın nesneleri yakından fotoğraflama tutkusunun bir anlamı olmalı. Belki de kimsenin görmediğini gördüğünü belirtmek istiyordur, kim bilir!

Hamlet’in sadık dostu ve onun hikâyesinin bugünlere kadar özenle gelmesini sağlayan kişi Horatio rolünde Leo Bill, günümüzün tipik bir inek öğrenci görünümünde sırt çantası, şaşkın halleri ve tipik İngiliz aksanıyla seyircinin kalbini kazanıyor. Dövmeleri bile bu hissiyatı uzaklaştıramıyor.hamlet zamanı hamlet

Bunun dışında diğer oyunculara baktığımızda hepsi de hakkını vererek oynamışlar. Sadece Hamlet’in annesi Gertrude rolünde Anastasia Hille’i biraz zayıf buldum. Belki de bana çok yansıtamadı yaşadığı yıkımı, bilemiyorum. Rollerin ırksal eşitliğe dikkat edecek şekilde dağıtılması ise oyunun ayrı güzelliklerinden.

Esas can alıcı nokta, oyun bitip de seyirciyi selamladıktan sonra Cumberbatch’in göçmen çocuklara yardım için “Save The Children” Örgütü’ne yardım çağrısı yapmasıyla gerçekleşiyor. Bunu kendisi de bir göçmen olan Somalili şair Warsan Shire’ın “Home şirini okuyarak yapması, oyunun yanında ayrıca bir takdiri hak ediyor.

Kısaca, fırsat bulursanız Hamlet’in bu beyazperdedeki halini seyredin, kaçırmayın derim. Zira barkovizyon olarak gösterildiğinden başta çok önyargılı gelse de, oyunun sahneyi en iyi gören yerden e çekilmesi bu önyargıyı yıkmış. Ama emin olun, İngilizce bilseniz dahi, Hamlet kendi dilinde oldukça edebi bir eser olması sebebiyle sizi zorlayacağından ve alt yazılar da altta değil üstte yer alacağından ona göre hazırlıklı olmakta fayda var.

Gösterimler 1, 8, 15, 22 Şubat 2016 tarihlerinde Salon İKSV’de.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz