Tanıtım

Kültür 2020 Ajandası , bu sene bizleri hangi kültür sanat leri bekliyor hangi oyun, , sanat etkinliği nerede olacak burada paylaşacağım takipte katılın.

POM ART & DESIGN Levent galeride Yasemin Semercioğlu koordinatörlüğünde gerçekleşecek olan Maria Kılıçlıoğlu Baraz ”Dokunduğum Evren” isimli sergi, modernist araç ve gereçleri kullanmayan, fantastik öğelerle ilerleyerek geçmişten sadece teknik bilgiler kullanan, usla ve duyarlılıkla sürreal boyutları zorlayan bu özgün duayen sanatçının
evrene dokunuşunu görmek isteyenler için çok iyi bir fırsat sunuyor. Sergide sanatçının heykellerinin yanı sıra, bugüne kadar görücüye hiç çıkmamış olan ikona tekniğiyle yapılmış yağlı boya tablolarını da görmek mümkün.

Sanatın ekseninin başka yönlere kaydığı günümüzde Maria Kılıçlıoğlu Baraz hem tüm bu yenilikleri algılayan, hem de kendisine özgü stiline sıkı sıkıya bağlı kalarak ortaya ilginç bir sentez çıkarmayı başaran nadir sanatçılardandır. Eserlerinde, Mitolojiyi de kullanmak suretiyle, sürrealist ve fantastik öğeler kullanır.
Türkiye’de bronz heykel alanının, gerek birikim, gerek gelenek, gerek çağdaş yöntemler olarak hayli kısıtlı bir çizgiye sahip olduğu düşünülecek olursa, babası Dimitır Dimov Sofya’da çok ünlü bir heykeltraş olan Maria Kılıçlıoğlu’nun yıllardır bu alanda direnebilmesinin onun aldığı çok güçlü klasik sanat eğitimine bağlamak gerek. Sanatın nesne değil, sanat olduğunu, ötedeki bir gerçekliği yakalama ve yaratma olduğunu,Maria Kılıçlıoğlu muhtemelen daha bilinçli olarak bu kavramların üstüne düşünemediği dönemlerde bilinçaltına yerleştiriyordu. 1975’te Galeri Baraz’ı açmış Türkiye’nin ilk
galerici ve kolektörlerinden biri olan eşi Yahşi Baraz, ortaya çıkan tüm bu özgün eserleri kendisinden önceki ustaların birikiminin onda yoğunlaşmasının ve damıtılmasının bir sonucu olarak görür. Daha önceleri heykeltıraşlardan çok ressamlarla çalışmış olan Yahşi Baraz, Amerika’da veya Almanya’da olsaydı bugün dünya çapında bir sanatçı olabilirdi dediği ve 1990’larda çok aktif çalışmalar yapan heykeltraş Maria Kılıçlıoğlu’nun kendine özgü tarzından çok etkilenmiştir.

kültür sanat 2020 ajandasıSergide sanatseverler Maria Kılıçlıoğlu’nun düş dolu dünyasına eşlik edebilecekler. Maria
Kılıçlıoğlu’nun son üretimi sel ilham ile özdeştirilen Pegasus, “Yaratıcı doğulmaz, olunur.” nitelemesi ile yeniden doğmayı anlatmaktadır ki, küllerimizden yeniden doğmaya mecbur olduğumuz bu dönemde Maria Kılıçlıoğlu bu defa bizlere, “Gökyüzünde Pegasus olarak uçmayı isteyenlerden misiniz?” diye soruyor.
Statüsünde yapılmak istenen değişiklikle bir kez daha gündeme oturan dünya üzerindeki en sembolik yapılardan olan Ayasofya, Maria Kılıçlıoğlu’nun aynı isimli eserinde, üstünlüğünü kanıtlamaya çalışan ama aslında hep aynı varlık olduğunun farkında olmayan insanın, melekleri izlemesi gerektiğinin bronza bürünmüş hali olarak karşımıza çıkıyor. İnsanlığın aklından silinmeyecek, gizemli ve ihtişamlı bu şehrin unutulamayacak bir sembolüdür Hagia Sofia… Yeryüzünde barışı temsil eden Ayasofya yeni yüzyılda barışla uyum içinde yaşayacak olan insanoğlu’nun zamansız ve mekansız tek sembolüdür.

Maria Kılıçlıoğlu Baraz, evren ile onun canlılarını birbirleriyle bağlantılı muazzam büyüklükte bir canlı organizma olarak görür ve bir parçanın gözlemlenmesinin onu diğer parçaların iç yüzüne götüreceğini sezgisel olarak bilir. Onun kendine has tarzını ne klasik olarak, ne modernist olarak yorumlamak mümkündür. Sanatçı, Modernizmde olduğu gibi kartezyen bir referans noktasında hiçbir zaman oyalanmamış, neyi, ne zaman üç boyuta taşıyacağını neredeyse daima düşleri ona bildirmiştir.

Sanatçı Hakkında:
Maria Kılıçlıoğlu 1958 yılında Sofya’da doğdu. Ünlü bir heykeltraşın kızı olan sanatçı 1978 -1985 yılında Devlet Güzel Sanatlar Akademisinde Tekstil eğitimi görmüştür, 1988 yılından bugüne Türkiye’de bronz döküm ve resim çalışmalarını bir arada yürütmektedir. Maria Kılıçlıoğlu 48 adet kişisel sergi düzenledi ve çok sayıdaki karma sergiye katıldı. Almanya’da büyük ilgi görmüş ve eserleri İtalya, Fransa, Japonya ve Amerika’da birçok koleksiyona alınmıştır. Döküm yöntemini başlangıcından sonuna dek balmumu tekniğiyle uygulamasından dolayı, Maria Kılıçoğlu’nun heykelleri eşsiz bir güzelliğe sahiptir. Sanatçının 1993 yılında yapmış olduğu bronz Atatürk büstü TC. Sofya Büyükelçiliği’ne hediye edilmiştir.
“Ben Kildani okullarından mezun olmuştum. Mempis yalvaçlarının yanından geliyordum. Üç katlı bir dünyanın varlığına inanıyordum; ögeler dünyası, gökler dünyası, anlaklar dünyası bana yol gösteriyordu. Heykellerimde; saf ögelerle birbirine dönüşebilen katışık ögeleri birbirleriyle harmanlayıp estetise ediyorum. Zihnimde bir formu oluştururken bütün doğaüstü varlıklar başıma üşüşür. Birlikte atölyeye giriş yaparız, zihnim kadim zamanlara doğru kayar, oradan tanrıçaların suretleri, efsane kahramanlarının görüntüleri, mitolojik varlıklar çevremi sarar. Form vermeye başlarım. Ellerim balmumunun yumuşaklığında hareketlenir. Nasıl Crathis; Sybaris’in saçlarını amber ya da saf altın rengine dönüştürürse, ben de elimdeki malzemenin form alışıyla dönüşümünü izlerim. Sanki her şey kendiliğinde oluyordur ve zihnim maddeye akmaktadır. Kadim zamanı şimdiki zamana çağırarak
maddeye form veririm. Geçmiş zaman benim zihnimde bir illüzyondur. Her heykelim zaman –uzay arşivine katılan yeni bir ögedir. Şuna inanıyorum; her düşünce, her deneyim, her estetik yaratı, her olay, eşsiz bir zaman çizgisi yaratır ve uzayın dokusuna işlenir. İşte tam bu nedenle; dünya toplumlarında karşılaştığım zorluklar, bireylerin bana yaptığı eziyetler artık bana hiçbir şey ifade etmiyor. Çünkü biliyorum ki ben bir misyonla Türkiye’ye geldim ve bir zamanlar Bizans’ın heykellerle dolu kentinden heykellerin durmadan saldırıya uğradığı kırıldığı parçalandığı bu topluma Heykel sanatını sevdirmek, benimsetmek benim görevim oldu. Gerçekte kadim zamanlardan bu yana heykel
sanatı örnekleri bir okyanus ise ben sadece bir su damlasıyım. BEN bütün heykellerimin toplamıyım. BEN benim.”